Lazerle Çatlak Tedavisi
Kusursuz vücut denilince akla ilk olarak ince, pürüzsüz ve fit bir vücut geliyor. Fakat doğum yapmak, kilo alıp vermek veya genetik faktörler dolayısıyla maalesef vücudumuz ‘kusursuz’ tanımından uzaklaşıyor. Vücutta oluşan çatlaklar kadın ve erkeklerin en büyük kabuslarından biri olarak karşımıza çıkıyor.
Vücutta Çatlak (Stria) Neden Oluşur?
Neredeyse her 3 kadından birinde görülen deri çatlaklıkları, pek çok nedene bağlı olsa da tam olarak nasıl oluştuğu bilinmemek ile birlikte gelişiminde genetik faktörler, adölesan döneminde çocuklarda hızlı büyüme, aşırı ve ani kilo değişimleri, gebelikte oluşan hormonal değişiklikler ve artmış bölgesel genişleme sonucunda meydana gelen bağ dokusundaki lateral gerilim artışı, cildin gerilip tekrar kendini bırakması rol oynamaktadır.
Cilt çatlakları her ne kadar kiloyla bağlantılı olduğu düşünülse de bu her zaman geçerli değildir. Çatlaklar, derinin incelmesi, kolajen ve elastik liflerin deformasyonu sonunda ortaya çıkar. Deri yapısı esnek olmayan kişiler hızlı bir şekilde kilo aldığında, ergenlik döneminde hızlı boy artışı veya hızlı kilo alımı yaşadığında vücutta çatlak görünümü belirir. Çatlaklar, cildin elastikiyet sorununun ötesinde gerilmiş bölgelerdir ve cilt, çatlak işareti haline gelen bir “iç yara” oluşturur.
Deri, epidermis, dermis ve subkütanöz katman olmak üzere üç katmandan oluşur. Derinin elastikiyetinden sorumlu bir protein olan kollajen, orta tabaka olan dermiste bulunur. Cilt yüzeyinden ince bantlar şeklinde görünen çatlaklar, cildin hızlı esnemesine bağlı olarak cildin alt (dermis) katmanında oluşan girintili, uzun çizgilerdir. Kollajen konsantrasyonu her kişide değişir. Bazı insanlar, çatlaklar oluşmadan cildin hızlı genişlemesine veya büzülmesine dayanacak kadar kollajene sahiptir.
Düşük kollajen seviyesine sahip olanlar için, cildin hızlı gerilmesi, kollajen liflerinin yırtılmasına neden olur. Bu, cildin daha derin katmanlarının öne çıkmasına ve çatlakların oluşmasına neden olur.
Normal deride %80 kollajen ve %4 elastik fiber mevcuttur. Strialarda kollajen parçalanması ve elastin hasarı oluşur ve çatlak ellendiğinde sanki o bölgede deri yokmuş hissi alınır. Güncel çalışmalar çatlakların aslında atrofi olduğunu kanıtlamıştır. Doku kaybı yani atrofi hücrelerin beslenememesi durumunda küçülmesidir. Çatlağa dokunduğunuzda parmağınız hafif içeri girer.
Kadınların % 50-90’ında gebelikleri sırasında, vücut geliştirme yapanların omuzlarında, hormon tedavisi görenlerde, uzun süreli kortizonlu krem ve hap kullanlarda cilt çatlağı gelişebilir. Ergenlikte belirgin olan çatlaklar zamanla gerileyip tedavi ihtiyacı göstermeyebilirler.
İç kısımdaki yırtık dışarıdan cilt üzerinde çizik şeklinde bir görünüme sahiptir. Önce morarma şeklinde görülür ve ardından da dış sınırları koyulaşmaya iç kısmı beyazlaşmaya başlar. Son olarak da beyaz renkte kalır. Özellikle güneşin etkisi ile bronzlaşan bölgelerde daha net bir şekilde görünmektedir. Cilt rengi açık olanlar çatlak sorununa daha yatkındır. Zamanla kararan çatlaklar, açık tenli bayanlarda kendini daha çok belli eder. Cildin elastikiyetinde önemli rollere sahip elastin liflerinin yapısı bu durumda çok önemlidir.
Gebelik Çatlakları (Stria Gravidarum-SG)
Gebelik başlangıcında anne adayları bebekleri nasıl olacak, sağlığı ile ilgili bir sorun yaşayacak mıyım ve rahat bir hamilelik geçirip geçirebilecek miyim diye doğal olarak oldukça fazlaca endişelenmektedirler. Hamilelik ikinci üç aylık döneme ulaştığında da anne adayı gebelik sürecine alıştığı, ilk baştaki gebelik bulantıları, koku hassasiyeti ve düşük riski gibi bu endişeler bir nebze azaldığı için kozmetik konular daha fazla önem kazanmaya başlar. Bu konuların en başında gelen de kuşkusuz hamilikte ortaya çıkması olası karın çatlaklarıdır.
Gebelik tüm vücutta yaptığı gibi ciltte de bazı değişikliklere neden olabilir. Bu değişikliklerin büyük çoğunluğu hormonal değişimler ile ilgilidir. Yüzde görülebilen renk değişimleri, avuç içlerinde kızarıklık ya da kaşıntılı deri döküntüleri nispeten daha nadir görülürler. Hemen hemen bütün hamile kadınlarda görülen bir diğer değişim de karnın ortasından geçen siyah bir çizgi ortaya çıkmasıdır. Bu renk koyulaşması çoğu zaman doğumdan sonra normale döner. Ancak anne adaylarını en fazla rahatsız eden ve en sık görülen cilt değişikliği cilt çatlaklarıdır ve maalesef bunların geriye dönüşü yoktur. Zamanla renk değiştirerek gümüş ya da sedef benzeri bir hal alırlar.
Gebelik çatlağı gebelikte sık gözlenen, ciltte ortaya çıkan pembe beyaz renkli, yara izine benzeyen değişimlerdir. Bunlar kozmetik olarak oldukça rahatsızlık veren bağ dokusundaki yapısal değişiklikler sonucunda oluşan lineer bantlardır.
Ülkemizde yürütülen çalışmalarda SG prevelansının %60 ile %84 arasında değiştiği görülmektedir.
Tipik görüntüsü deride ufak ve fazla derin olmayan çöküntüler şeklindedir. Bu çatlaklar ilk başlarda kırmızı ve mor renktedirler. Zamanla beyaz renge geçiş yaparlar. Çatlakların rengi uygulanması gereken tedavinin şeklini belirler. Açık tenli kadınlarda pembemsi bir rengi olabilir. Esmer tenlilerde ise etrafındaki cilt bölümlerinden oldukça açık renkte, hatta gümüş rengindedir.
SG sağlığı riske edecek ciddi bir durum olmamasına rağmen ciltte kaşıntı ve yanma gibi yakınmalara neden olabilmektedir. Derideki bu fiziksel değişimler, gebelerde ciddi anksiyeteye yol açabilmektedir. Yapılan çalışmalarda SG varlığında gebe kadınların beden algısının kötüleştiği ve SG’li gebelerin SG’si olmayan gebelere göre daha mutsuz olduğu gösterilmiştir.
Nedenleri halen bilinmemekle birlikte gebelikte gözlenen hormonal değişiklikler ve derinin gerilmesi sonucunda oluşan dermal hasara bağlı olarak geliştiği düşünülmektedir. Östrojen, relaksin ve adrenokortikal hormonların kollajen fiberleri arasında yapışıklığı azalttığı ve ara maddenin artışına neden olarak gerilimin olduğu alanlarda stria oluşumuna neden olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, dermiste elastin ve fibrilin azalması ve yeniden düzenlenmesi gibi yapısal bağ doku değişiklikleri nedeniyle de oluşabilmektedir.
En sık karnın alt bölümlerinde görülmekle birlikte kalçalarda, uyluklarda, memelerde, kollarda ve bacakalarda görülebilirler.
SG oluşumunda anne yaşı, aile öyküsü, cilt rengi, genetik faktörler, gebelikteki hormonal değişimler, deri tipi, alkol kullanımı, tüketilen su miktarı, gebelikte alınan kilo miktarı, ani ve fazla kilo artışı, gebelik öncesi kilo, polihidroamniyoz ve yenidoğanın fiziksel özellikleri, bebeğin kilosu gibi değişkenlerin etken olduğu bildirilmiştir.
Çatlakların oluşmasında en önemli belirleyici faktör genetiktir. Siyah kadınlarda hemen hemen hiç görülmezken, Asyalılarda daha nadir görülür. Beyaz kadınların ise yaklaşık %50-90’ında değişik oranlarda karın ya da cilt çatlaklarına rastlanmaktadır. Bir başka deyişle annesinde ya da kızkardeşlerinde olan kadınlar çok büyük olasılıkla bu sorunla karşılaşacaklardır.
Genç kadınlarda ve iri bebek doğuranlarda SG riskinin daha fazla olduğu bildirilmektedir. Yapılan bazı çalışmalarda anne yaşı küçük olanlarda, gebelikte kilo alımı fazla olanlarda SG oluşumu daha fazla bulunmuştur. Bir çalışmada düşük anne yaşı, vücut kitle indeksinin 26’dan fazla olması, annede gebelikte kilo artışının fazla olması ve yenidoğan doğum ağırlığının yüksek olması, ilk gebelik olması SG oluşumunda risk faktörü olarak belirtilmiştir.
Kabızlık gebelikte sık karşılaşılan sorunlardan biridir ve şişkinlik ve gerginlik yaratarak özellikle karın duvarında gerilmeye, buna bağlı olarak da SG oluşumuna zemin hazırlayabileceği düşünülmektedir.
SG’yi önlemede egzersiz konusunda yeterince kanıt bulunmamaktadır. Bununla birlikte egzersiz, enerji seviyelerini artırmanın, ruh hali değişimlerini azaltmanın, uyku düzenini iyileştirmenin ve genel imajı iyileştirmenin yanı sıra çatlakları önlemeye de yardımcı olmaktadır. Egzersiz, dolaşımı iyileştirir, bu da cildin elastik kalmasını sağlar ve büyüdükçe daha esnek hale gelir. Bir çalışmada gebelik öncesi egzersiz yapanlarda SG oluşumu anlamlı derecede az bulunmuştur.
Çoğu kadın SG oluşumunu ilk gebeliklerinde tanımlarlar ancak ilk gebeliklerinde striası oluşmayan sonraki gebeliklerinde SG saptanan kadınlara da sıklıkla rastlanmaktadır.
Yapılan bir çalışmada striası olan kadınlarda pelvik relaksasyon yani rahim sarkması, idrar kesesi sarkması striası olmayanlara göre 2 kat fazla saptanmıştır. Literatürde SG ve gelişiminde rol oynayan faktörlerle ilgili çelişkili sonuçlar içeren az sayıda çalışma mevcuttur.
Karın çatakları genellikle son 3-4 ayda yavaş yavaş ortaya çıkarlar. Ancak bazı zamanlar son 3-4 haftaya kadar görülmeyip doğumdan sonra da belirebilirler.
Dengeli ve ideal sınırlarda kilo alımı çatlak oluşumunu bir ölçüde engelleyebilir. Bu nedenle gebelik döneminde annenin kilo kontrolünün sağlanması, kendisine uygun egzersizlere yönlendirilmesi, vücut nemliliğinin sağlanması çatlak gelişimi önleme yönünden faydalıdır. Gebelikte nemlilik düzeyinin SG’nin oluşumunda erken tanı ve tedavi için etkili olabileceği düşünülmektedir.
Çatlakların önlenmesinde alınabilecek en iyi önlem cildin nemini korumaktır. Bu da dengeli ve sağlıklı bir beslenme ve yeterli sıvı alımı (günde 3 litre) ile mümkündür. Gebelikte su tüketimi birçok yönden önemini korumakla birlikte, çatlakların engelenmesinde de kendini göstermektedir. Dengeli beslenme ani ve gereğinden fazla kilo artışına engel olacağı için karın cildinin olması gerekenden daha fazla gerilmesini engeller. Bu ani gerilme çatlak oluşumunda önemli bir faktördür.
Duş sırasında karnın yumuşak bir sünger ya da fırça yardımı ile dairesel hareketler ile masaj yapar şekilde ovalanması da ciltteki kan dolaşımını hızlandırarak elastikliğinin korunmasına yardımcı olabilir.
Gebeliğin ikinci üç aylık döneminden başlayarak düzenli şekilde cildin nemlendirilmesi de alınabilecek bir diğer önlemdir. Bu amaçla piyasada satılan kozmetik ürünler kullanılabileceği gibi basit nemlendiriciler, bebe yağları ve badem yağı da kullanılabilir. Bu ürünlerin temel ortak özelliği cildin ani gerilmeye karşı dayanıklılığını arttırmalarıdır. Ancak badem yağı, zeytin yağı veya kakao yağı kullanımının plasebo ile karşılaştırıldığında SG gelişimini azaltmada başarılı olmadıkları gösterilmiştir. 2 çalışmada da bu yağların masaj yapılarak kullanılması sadece masajın etkisini yansıttığı gösterilmiştir.
Çatlaklar Nasıl Geçer?
Bazı kadınlar bu durumdan rahatsızlık duymaz ve bunu anne olmanın bir işareti olarak gururla taşır. Bazıları ise çatlaklardan kurtulmak ister.
Karın çatlakları ve bunların önlenmesi amacıyla üretilmiş pek çok ürün piyasada bulunmaktadır. Ancak bunların çatlakları önleme ve oluşmuş çatlakları gidermedeki etkinlikleri hala daha çok tartışmalıdır ve bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış bir ürün yoktur. Henüz stria oluşumunu önleyici kesinleşmiş bir tedavi mevcut değildir. Bununla birlikte kullanımlarının gelişmekte olan bebeğe ve anne adaylarına olumsuz bir etkileri de bulunmamaktadır.
Trofolastin gibi Centella asiatica ekstraktı içeren kremler hem SG oluşumu önleme hem de görünüm şiddetini azaltmada faydalıdır.
Centella asiatica ciltte kollajen ve elastik liflerin üretimini arttıran bir şifalı bitkidir.
Yapılan çalışmalarda Trofolastin gibi Centella asiatica ekstraktı içeren kremlerin gebeliğin 12. haftasından itibaren günlük olarak kullanımı plasebo ile karşılaştırıldığında SG oluşumunu anlamlı olarak azalttığı gözlenmiştir.
Vücut çatlakları için mezoterapi tedavisi
Ameliyatsız çatlak tedavisi için mezoterapi uygulanabilir. Çatlakların en fazla görüldüğü karın, bel, kalça, kollar, ve göğüsler için mezoterapi uygun bir seçenek olabilir. Mezoterapi ile çatlak tedavisi için kimyasal ilaçlar ince uçlu iğneler yardımıyla çatlakların yoğun olduğu bölgeye enjekte edilir. Mezoterapi sayesinde deri altındaki kolajen üretimi uyarılır ve derinin kendi kendini yenilemesi sağlanır.
Mezoterapi yöntemi özellikle çatlakları henüz beyaza dönmemiş, kırmızı ve pembe tonlardaki çatlaklara sahip kişiler için idealdir. Çatlaklarınız ilk çıktığı anda kontrol altına almak ve kalıcı olmasını engellemek istiyorsanız mezoterapi denenebilir.. Mezoterapi ile çatlak tedavisini haftada bir kere, minimum 6 seans boyunca yaptırmalısınız. Mezoterapi yaptırdıktan sonra ilk birkaç gün uygulama bölgesini güneşten korumalısınız.
Fraksiyonel Lazer İle Çatlak Tedavisi
Çatlakların tam olarak bir tedavisi yoktur, ancak Fraksiyonel lazer ile çatlakların belirginliği 5-6 seans süresinde azaltılabilir.
Fraksiyonel lazer, çatlak tedavisinin en etkili yöntemlerinden biridir. Bu tedavide, ısının etkisinden yararlanarak kolajenler kısaltılır ve kolajen sıkılaşması sağlanır. Kolajen ve elastik liflerinin üretimi ile birlikte deri kendi kendini yeniler. Böylece vücuttaki çatlak görünümü azalır. Bu uygulama ile, çatlak olan bölgedeki bağ doku elemanları uyarılarak canlandırılma sağlanmaktadır ve bu sayede çatlağı oluştuğu bölgedeki renk değişimi hafifletilebilmektedir.
Yüksek dalga boyuna sahip olan CO2 lazer yöntemi derinin soyulmasına yardımcı olduğu için çatlak tedavisinde daha etkili bir sonuç yaratır. Çatlak tedavisi için ortalama 4-6 seans Fraksiyonel lazer yapılır. Her çatlak tedavisi yaklaşık 45-60 dakika sürer. Her seansın arası minimum 1 hafta olmalıdır. Genellikle 4-6 haftada bir tedavi önerilir. Lazer tedavisini mezoterapi ile kombinleyerek çatlaklar için daha etkili ve hızlı bir sonuç alınabilir.
Fraksiyonel lazer tedavisi mutlaka uzman kişiler tarafından uygulanmalıdır. Yanlış lazer tedavisinde cildinizde leke oluşabilir ve iyileşme dönemi uzayabilir.
Özet olarak:
Aile öyküsü ve genetik yatkınlık çatlakların ortaya çıkmasında en önemli faktördür. Anneniz ya da kızkardeşlerinizde varsa büyük olasılıkla sizde de görülecektir. Ancak görülmeyedebilir.
Eğer önceki hamileliklerinizde çatlak olduysa bu hamileliğinizde de oluşması kuvvetli bir olasılıktır. Önceden kalan çatlakların rengi yeni gebelik döneminde geçici olarak koyulaşabilir.
Ani kilo artışı. Çok hızlı ve fazla miktarda kilo aldıysanız çatak ile karşılaşma olasılığınız yüksek demektir.
Beslenme durumu. Yeterli miktarda sıvı alan ve dengeli beslenen kadınlarda daha az ve daha hafif şiddette çatlak olduğunu unutmayın!