İdrar Kaçırma (İdrar inkontinans)

Üriner inkontinans yani idrar kaçırma kadın cinsiyeti daha fazla etkilemektedir ve görülme sıklığı %20 ile %50 arasında değişmektedir. Çeşitli çalışmalarda kadınların 40-50 yaşlarında 3 yıl içinde idrar kaçırma riski %8 dir. 65 yaş üzerinde ise yaklaşık idrar kaçırma riski %28 olarak saptanmış ve yaşın önemli bir risk faktörü olduğu belirtilmiştir.

İnkontinans (idrar kaçırma) nedenleri;
Gebelik
Obezite
Östrojen eksikliği, menopoz
Kabızlık
Uzun süreli ağır egzersizler
Şeker hastalığı varlığı
Rahim alınması ameliyatı geçirmiş olma
Depresyon ve demans varlığı

İdrar kaçırma tedavisinde kişiye özel tedavi planlanmalı ve  gerekirse ilaç tedavisi, operasyon, lazer tedavisi, pelvik taban egzersizleri uygulanmalıdır.

Menopoz ve Lazer Uygulaması

Kadın, üreme yıllarını bitirdikten sonra tüm yaşamının üçte birini menopozda geçirir. Menopoz sırasında kadın sex hormonlarının seviyesi ve yaşına göre değişen semptomların ve durumların bir kısmını yaşar. Menopoza geçiş menopozdan birkaç yıl önce gelişir ve genellikle menstriüel siklusun bozulması ve sıcak basmaları ve gece terlemesiyle karakterizedir. Menopoz sonrası vulvovajinal atrofi ve kuruluğu içeren genitoüriner semptomlar ve sık idrara çıkma, acil idrara çıkma ve gece idrara sıkışma gibi alt üriner sistem bulguları ağır basar. Bu şikayetleriniz için bir tedavi yöntemi de genital lazer uygulamasıdır.

Bu gibi şikayetleriniz mevcutsa kliniğimizi arayıp danışabilirsiniz.

İletişim için tıklayın…

Menapoz

Menopoz Nedir?

  • Menopoz:En az 12 aylık adetsiz bir dönemin takip ettiği veya her iki overin (yumurtalığın) cerrahi olarak çıkarıldığı veya harap edildiği zamandan önce görülen son adettir.
  • Perimenopoz: Doğal menopoza girmeden hemen önceki dönemde görülen, değişikliklerin başladığı en az 6 yıl süren geçiş dönemidir ve menopozdan sonraki 1 yılı kapsar.
  • Oluşturulan Menopoz: Overleri (Yumurtalıkları) ortadan kaldıran veya overlere ciddi olarak hasar veren tıbbi tedaviler veya cerrahi bir müdahale sonucu ortaya çıkan menopozdur.
  • Prematür (Erken) Menopoz: 40 yaş ve öncesinde görülen menopoz.
  • Postmenopoz: Menopoz sonrasındaki yıllar.

Menopozun Fizyolojisi
Yumurtalık folliküllerinin kaybı, yumurtalık hormon üretiminde yavaş bir azalmaya yol açar ve bu durum da adetin kesilmesi ve çocuk sahibi olma yeteneğinin kaybıyla sonuçlanır. Genellikle bir hormon olan FSH 40’dan fazla olarak ölçülür.
Kilo alımı, deri ve saç değişiklikleri, kuru göz sendromu, vajinal kuruluk, kemik kaybı gibi vücut değişiklikleri görülür.

Menopoz Tedavisi

  • Menopoza bağlı şikayetler (Ateş basması, terleme, çarpıntı, uyku bozukluğu, dikkat dağınıklığı, cinsel isteksizlik)
  • Postmenopozal kadınlarda oluşan osteoporoz, kalp ve damar hastalıkları (koroner kalp hastalığı, inmeler, venöz tromboemboliler (VTE)), diabetes mellitus, ruh durumu, depresyon, idrak eksikliği ve demans gibi nedenler için menapoz tedavisi başlatılabilir.

Kadının kar-zarar durmuna göre tedavinin bireyselleştirilmesi ve tedavinin; formülleri, veriliş yolları, tedavinin zamanlaması önemlidir.


Sonuçlar ve Öneriler

  • Hormon tedavisinin (HT) kullanımında tedavinin bireyselleştirilmesi kilit öneme sahiptir. Kadının sağlığını, yaşam önceliklerinin kalitesini ve bunlar kadar venöz tromboz riski, koroner arter hastalığı (KAH) riski, inme ve meme kanseri gibi kişisel risklere göre tedavi bireyselleştirilmelidir.
  • Tedavi için önerilen süre kombine östrojen-progesteron tedavisi ve östrojen tedavisi için değişiklik göstermektedir. Östrojen-progesteron tedavisi için kullanım süresi, 5 yıllık kullanımla gelen artmış meme kanseri ve artmış meme kanserinden ölüm riski ile sınırlanmıştır.
  • Östrojen tedavisi ortalama 7 yıllık kullanımda ve 4 yıllık takip sürecinde daha avantajlı bir kar-zarar profiline sahiptir ve bu durum östrojen tedavisinin kullanım süresinde daha fazla esnekliğe olanak sağlamaktadır.
  • Östrojen tedavisi vulvar ve vajinal kuruluk belirtilerinin en etkin tedavisidir. Sadece vajinal şikayetlerinin var olduğu durumlarda düşük doz, lokal vajinal Östrojen tedavisi önerilmektedir.
  • Hormon tedavisi için uygun olan ve prematür veya erken menopoza giren kadınlar en az ortalama doğal menopoz yaşına (51 yaş) gelinceye kadar’ Hormon tedavisini kullanabilirler. Daha uzun kullanım, şikayetlerin varlığına göre düşünülebilir.
  • Hem transdermal (cilt üzerine yapıştırılan) hem düşük doz oral östrojen standart dozdaki oral östrojene göre venöz tromboemboli ve inme riski ile daha az ilişkilidir.
  • Farklı hormon tedavisi formülasyonlarının, farklı kullanım yollarının ve farklı uygulama zamanının farklı etkiler yarattığını gösteren birçok kanıt toplanmış durumdadır. Kişisel bir kar-zarar profili oluşturmak herhangi bir hormon tedavisi formülasyonunu kullanmayı düşünen her kadın için gereklidir. Bir kadının hormon tedavisi kullanma isteği kişisel durumuna, özellikle menopozal şikayetlerinin şiddetine ve bu şikayetlerin yaşam kalitesi üzerindeki etkisine bağlı olarak değişecektir.
  • 50-59 yaşları arasındaki genç menopozdaki sağlıklı bir kadın için hormon tedavisi kullanımı ile ilgili belirtilmesi gereken mutlak riskler düşüktür. Buna karşın, uzun dönem hormon tedavisi kullanımı ve ileri yaşta hormon tedavisi başlanması çok daha büyük riskler ile ilişkilidir.
  • Östrojen tedavisi ve Östrojen-Pogesteron tedavisi için önerilen kullanım süreleri farklıdır. Östrojen tedavisi’ nin daha avantajlı bir güvelik profili olduğu için yan etkilerin ve risk faktörlerinin yokluğunda daha uzun süreli kullanım için düşünülebilir. Prematür (erken) menopozdaki kadınlar artmış osteoporoz ve belki kardiyovasküler riske sahiptirler ve genellikle bu kadınların ortalama yaşlarda menopoza giren kadınlara göre daha kuvvetli şikayetleri olmaktadır. Bundan dolayı, bu genç kadınlarda HT tedavisine ortalama menopoz yaşına kadar devam edilmesi ve bu yaşta tedavinin tekrar değerlendirilmesi önerilmektedir.

Yıllık Kontrol

Son yıllarda insan ömrünün uzaması ve bunun sonucunda artan sağlık problemleri ve koruyucu tıbbın önem kazanması, kadınların rutin jinekolojik muayenelerini yaptırmalarını zorunlu kılmaktadır.

Pek çok kadın için jinekolojik muayene ve “o masaya çıkmak” adeta korku verici bir kabus tur. Daha önce yaşanmış kötü tecrübeler ile çevreden duyulan abartılı ve yanlış bilgiler sonucunda oluşmuş haksız ön yargılar nedeniyle kadınlar jinekolojik muayeneden kaçınmaktadırlar.

Unutulmamalıdır ki; zamanında ve rutin olarak yapılan muayeneler, birçok hastalığın erken dönemlerde teşhisini sağlayarak sonradan ortaya çıkabilecek olumsuz durumları alınacak çok basit önlemlerle engelleyebilir.

Muayene ile rahim, rahim ağzı, yumurtalık ve vajina kanserleri çok erken safhada yakalanabilir. Ayrıca rahim ağzı (serviks) bölgesindeki gizli enfeksiyonlar – henüz bir yaraya sebebiyet vermeden- teşhis ve tedavi edilebilir.

Cinsel hayatı başlayan her kadının düzenli olarak, hiçbir şikayeti olmasa bile yılda en az bir kez bir jinekologa gidip muayene olması ve smear testi yaptırması tavsiye edilmektedir.

Her zaman için hastalığın ortaya çıkmasını engellemek hastalığı tedavi etmekten çok daha kolaydır. Gerçekten de uygulanan koruyucu sağlık hizmetleri ile hastalık veya kanser oluşumunu önlemek maddi ve manevi açıdan çok daha kolay ve ucuzdur.

Muayene öncesi her hastamızda “anamnez (öykü) alma” dediğimiz kişinin kendi durumu ile ilgili sorular sorularak bilgiler alınır.

Tıbbi Öykü Alma (Anamnez) sırasında;
Yaş
Meslek
Medeni durum
Kan grubu
Adet kanamalarınızın kaç günde bir olduğu, kaç gün sürdüğü ve kanama miktarının nasıl olduğu
Son adet tarihi (SAT): Son adet kanamanızın başladığı ilk gün
Ara kanamalarının olup olmadığı
Adetler sırasında ağrı olup olmadığı
Vajinadan gelen akıntının olup olmadığı, eğer varsa süresi, miktarı, rengi, kokusu gibi özellikler, kaşıntının varlığı
Genital bölgede herhangi bir ele gelen kitle olup olmadığı
İdrar yaparken yanma, sık idrara çıkma gibi yakınmalarınızın olup olmadığı
Cinsel ilişki sırasında ya da sonrasında ağrı veya kanama olup olmadığı
Vücudunuzda aşırı bir tüylenmenin veya sivilcelenmenin olup olmadığı
En son jinekolojik incelemenin nerede ve ne zaman yapıldığı, bu incelemede herhangi bir tetkikin yapılıp yapılmadığı, eğer yapıldıysa sonuçları, muayene sonrası konulan tanı ve verilen tedavilerin ne olduğu
Hangi kontrasepsiyon (korunma) yöntemini kullandığınız
Önceden tanısı konmuş kronik bir rahatsızlığınızın olup olmadığı
Daha önce geçirdiğiniz operasyonlar (Apandisit, dış gebelik, safra kesesi veya mide ameliyatları gibi..)

Düzenli olarak kullanılan ilaçların olup olmadığı

Muayene olmak için başvurmanızı gerektiren şikayetinizin ne olduğu, ne zaman ve ne şekilde başladığı ve bu yakınma ile ilgili gerekli olabilecek diğer sorular
Gebelik durumu ile ilgili bilgiler (Daha önce hamile kalıp kalmadığınız, eğer hamile kaldıysanız bunların sonuçları (düşük, kürtaj, doğum vb), önceki hamileliklerinizde yaşadığınız sorunlar (kanama, bulantılar, preeklampsi vb), önceki doğumlarınızın şekli (sezaryen, normal doğum) ve tarihi, eğer sezaryen oldu ise bunun nedeni, eğer normal doğum yaptıysanız doğumunuzun nasıl geçtiği gibi sorular sorulur.

Kişilerden ayrıntılı bir öykü alma işleminden sonra jinekolojik muayeneye geçilir. Yapılan jinekolojik muayeneler bakire olan ve olmayan hastalarda değişiklik göstermektedir.

Bakire Hastalardaki Kontroller
Eğer kişi bakire ise yıllık olarak idrara sıkışık haldeyken karından yapılan ultrason incelemeleri (transabdominal ultrasonografi) bize rahim, yumurtalıklar ve rahim komşuluğundaki organlar (adnexler) ile ilgili bilgiler verecektir.

Karından yapılan (transabdominal) ultrasonografiler özellikle rahimde bulunan myomları, yumurtalıklardaki kistleri (over kistleri) açığa çıkarmada son derece önemlidir. Ayrıca özellikle şiddetli adet sancıları (dismenore) şikayeti olan genç kızlardaki gizli çikolata kistleri (endometriomalar) ortaya çıkarılabilir.

Bakire Olmayan Kadınlardaki Kontroller
Cinsel hayatı başlayan kadınlarda yıllık jinekolojik muayeneler, smear testleri ile vajinal ultrason muayeneleri son derece önem taşımaktadır.

Jinekolojik muayeneler hastalarımız açısından her ne kadar çok sevimli gelmese de “jinekolojik muayene masa”sında yapılmalıdır. Çünkü bu masalar bir kadının jinekolojik olarak en rahat ve en iyi değerlendirilebilir pozisyonunu bizlere sağlar. Ayrıca bu muayeneler özenle yapıldığında son derece kolay, ağrısızdır ve yalnızca birkaç dakika alır.

Jinekolojik muayenelerde öncelikle dış genital alan gözle değerlendirilir. Genital siğil (kondülom), kitle, kızarıklık, kist gibi herhangi bir lezyonun olup olmadığına bakılır. Daha sonra kişi ıkındırılarak rahim veya idrar kesesinde herhangi bir sarkma (prolapsus) varlığı araştırılır.

Daha sonra vajina içinin izlenmesine olanak veren “spekulum muayenesine” geçilir. Vajinal muayenelerin vazgeçilmez aleti “spekulum” dur. Kullanılan spekulumlar hastanın doğurganlık durumuna ve vajinanızın genişliğine uygun büyüklükte seçilir.

Spekulum ile vajina duvarları birbirinden ayrılabilir. Bunun için ılık ve kayganlaştırılmış spekulum vajina içersine doğru ilerletilerek vajina duvarları ile vajinal akıntı ve özellikleri izlenir.

Spekulum muayenesi sonrasında vajina tepesindeki “rahim ağzına” ulaşır ve rahim ağzı yani “serviks” değerlendirilir. Servikal erozyon (yara), servikal akıntı bu muayene ile tespit edilebilir. Bu aşamada rutin olarak yılda bir kez yapılması önerilen rahim ağzı bölgesinden “Smear Testi” denilen bir test için sürüntü alınabilir. Tüm bu işlemlerin her aşaması son derede kolay ve ağrısızdır. Bu testteki amaç rahim ağzı kanseri oluşmadan önceki evrelerinde anormal bir durum varlığını araştırmaktır. Çünkü rahim ağzı kanserleri birden ortaya çıkmaz ve yıllar içinde yavaş yavaş ilerleyerek kansere dönüşür.

Spekulum muayenesi sırasında hastanın kendini kasmaması ve rahat bırakması işlemi son derecede kolaylaştırır. Çünkü kendini sıkan bir kadın, aslında spekulmu sıkıp kendi kendinin daha fazla acı hissetmesine neden olacaktır.

Spekulum çıkarıldıktan sonra hastalara “bimanuel muayene (tuşe)” dediğimiz jinekolojik muayeneleri yapılır. Bu muayene iki elle yapılır; birinci el hastanın kasık bölgesinde yukarıdan rahimi fikslerken, ikinci el vajina içinde rahim, yumurtalıklar ve tüpleri muayene eder..

Daha sonra trans vajinal (vajina içi) ultrasonografi muayenelerine geçilir.
Jinekolojik ultrasonografi ile özellikle de rahimin yapısı, pozisyonu, büyüklüğü, rahimden kaynaklanmış tümörler ve myomlar, rahim iç zarı (endometrium) ve her iki yumurtalığın yapısı, yumurtalık kist ve tümörleri ayrıntılı bir şekilde değerlendirilir.

Vaginal yolla yapılan ultrasondur. Halk arasında “alttan ultrason” olarak bilinmektedir. Bu yöntemle iç organlar çok daha net bir şekilde izlenir.Son yıllarda ultrasonografi teknolojilerinin gelişmesi ile vajina içine giren prob kısımları oldukça küçülmüş, görüş açısı ve görüntü kalitesi artmıştır. Bu nedenle trans vajinal ultrasonografi incelemeleri son derece rahat, ağrısız ve kolay bir işlem haline gelmiştir.

Ayrıca, trans vajinal ultrasonografi için karından yapılan ultrasonografiler gibi kişinin idrara sıkışık olması da gerekmemektedir. Hatta kişinin öncesinde mesanesini boşaltması (yani idrarını yapması) görüntü için daha da fayda sağlamaktadır.
Jinekolojik muayenenizin ve smear testinizin hatalı sonuçlara yol açmaması için;
Muayenenin 2 gün öncesinden itibaren vajina içine kayganlaştırıcı, jel veya fitil uygulamayınız, vajina içini yıkamayınız. Adet kanaması bittikten sonra smear testi için başvurunuz, bu dönemde smear testi de yaptırmayınız.
Muayene olurken kendinizi öncelikle rahatlatın, sakinleştirin ve gevşeyin

Adet düzensizliği nedir?

Adet düzensizliği nedir?

Adet düzensizliği, kadınlarda belirli bir düzen ile (21-35 gün arası) gerçekleşen adet kanamalarının normal döngü düzeninin oluşabilecek herhangi bir nedenle  düzenin dışına çıkması olarak açıklanır. Normal şartlarda 21-35  günde bir gerçekleşen adet döngüsü 2 ila 8 gün arasında seyreder. Ağrı, kramp ya da keskin acı beklenmez. Kısaca bu durumların dışı da, adet düzensizliği olarak kabul edilir. Normal bir adet kanamasının gerçekleşebilmesi 4 organ ile olur. Bunlar vücutta işleme geçme sırasına göre şöyle listelenir:

  • Hipotalamus
  • Hipofiz
  • Yumurtalık
  • Rahim

Bu organların herhangi birinde gerçekleşebilecek, dış etkenler ya da içerden kaynaklanan hastalıklar  nedeniyle, adet düzensizliği yaşanabilmektedir. Faktörlerin işleyişleri sırasında gerçekleşecek herhangi bir dışarıdan müdahale de aynı şekilde adetlerde düzensizlik yaratacaktır.

Adet düzensizliği nedenleri nelerdir?

Adet düzensizliği oluşmasındaki temel nedenler östrojen ve progesteron hormonlarında oluşan düzensizlik sorunlarından kaynaklanabilir. Ancak bu konuya ek olarak adet düzensizliği oluşmasında birçok başka neden de kesinlikle rol oynamaktadır. Ergenlik ve menopoz gibi yaşlara bağlı nedenlerden dolayı da adet düzensizliği yaşanabilir.  Bu tip durumlar bazen zamanla düzelebilir. Bazen de dışarıdan ilaç desteği gerekebilmektedir

Adet düzensizliği nedenleri :

Hayat tarzında önemli değişiklik:

Yeme ve uyku düzeni bozulması, aşırı yorgunluk, zor çalışma düzeni ile stres ve bir de yapılan sık ve kontrolsüz diyetler, spor aktiviteleri vücut metabolizmasına çok ciddi hasar vermektedir. Yapılan ağır antrenmanlar da adet düzensizliğine neden olabilir.

Doğum kontrol hapları kullanımı:

Doğum kontrol haplarının düzensiz olarak kullanımı yumurtlamayı etkileyeceği için adet düzensizliklerine neden olabilirler.

Yumurtalıklarda kist olması:

Polikistik over hastalığı veya yumurtalıkta dönemsel ufak kistlerin gelişmesi de adeti farklı yaşatır. Ağrılı, sancılı olabildiği gibi, adet kanaması da kesilebilir, gecikebilir, ara kanama da olabilir.

Düzensiz yaşanan kanamalar:

Düzensiz yaşanan adet kanamaları, beklenmeyen bir gebelik, fark edilmeyen düşük veya  rahim veya yumurtalıklar ile ilgili sorunlardan kaynaklanabilir. Daha fazla araştırma ve tedavi gereken bu tip durumlarda gerekenler kaçılmadan mutlaka yaptırılmalı, kadının olayı ertelemesi kesinlikle engellenmelidir. Genellikle bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına gitmek geciktirilmektedir. Ancak bu durumdan maalesef kaçınılmaktadır.

Vücutta tiroid hastalıkları olması:

Her çeşit tiroid hormonu bozukluğu, düzensiz adet dönemlerinin bir nedeni olabilir. Vücut metabolizmasını koruyan tiroid bezi gereken hormonları üretemezse veya fazla üretirse vücudun dengesi ve buna bağlı adet düzeni bozulur.